29 Ağustos 2012

Soğan



Bambinonun mutfakta sevdiği işlerden biri soğan kabuğu soymaca. Buzdolabının yanında duran soğanları alır, bakar, inceler, içlerinden beğendiğini alır, başlar soymaya. Kısa süre içinde mutfağın yeri minik minik kabuklarla dolup taşar. Bambino hevesini alınca olay yerini terk eder. Meydan temizlik işini yapmak üzere anneye kalır :)

Bambino geçen Pazar günü meyve-sebze pazarından aldılarımızı sayarken soğanlar hakkında şöyle dedi:

- (Baba) soğan aldı. Kabuklarını da aldı baba.

Ağzımız açık bakakaldık Bambinoya. Sen "de-da" olayını nereden biliyorsun, nasıl kullanıyorsun böyle?!

Kabuklarla soğan ayrı tutuluyor, bu noktaya da dikkat :)
DEVAMINI OKU

24 Ağustos 2012

Sabah Sabah

Bambino anlaşılan gece boyunca gün içinde öğrendiklerini pekiştirmekle uğraşıyor.
Nasıl mı anladım?
Sabah kalkar kalkmaz öğrendiklerini anlatmaya başlıyor daha yataktan kalkmadan :)
Uyanınca "Günaydın" diyoruz kojoyla ona, bu onu çok mutlu ediyor.
Önce durumu izah ediyor:

- Gündüys (gündüz) oldu. Günes deldi ... Akjam oldu. Karanlık ooldu. Biz uyudu ... Uyaaandı.

Sonra başlıyor direktifler vermeye:

- Babba, yat. Uyu.

- Anne, m.eme kapat (gece boyu açık büfeydi tabi). Kalk. İçeyi dit. Kitap oku.
Ben:
- Hangi kitabı okuyayım oğlum?
- Veli'nin kuyaabiye-si oku.

:)

Sonra indirimden gelecek senelerde giysin diye aldığım, şu anda Bambinoya elbise gibi olan yeşil çizgili kolsuz tişörtünü görür, yanına gider hemen:

- Kuyudu (yıkanmıştı, kurumuş). Eay giycek. Giy... Giy.. (giymeye çabalıyor)

Babasının yardımıyla giyer. Muhtemelen tüm gün öyle dolaşacak :)

Bu arada yeri gelmişken itiraf edeyim: Bayramda tepeden tırnağa uyum içinde olan cicili bicili giysiler giyerek pamuk şeker kıvamına gelen çocuklara gıpta ile baktım. Zira, bizim oğlan bayramda da geleneği bozmadı, ne giymek istiyorsa onu giydi. Mavi crocs ayakkabılar, arabalı çorapları, yeşil çizgili tişörtü. Tişört elbise gibi uzun olunca şort ya da pantolon giymeye gerek duymadı Bambino :) Büyük dayılara giderken tişörtünün önünün kirlendiğini söyleyerek kapının önünde mavi gömleğini giymeye razı ettik. Ama onun dışında tüm bayramı kendi tarzında giyinmiş olarak tamamladı. Ben de boşuna uğraşıyorum kombin yapmakla; gömlek, pantolon almakla :P
DEVAMINI OKU

23 Ağustos 2012

Tatilde Gidilebilecek En Rahat Yer

Bayramda kısa bir tatil yapalım dedik, Bambino denize girsin dedik. Sıcak olmasın ve en yakın deniz neredeyse oraya gidelim dedik.
Sinop'ta karar kıldık, sahilde güzel bir ev tuttuk.
Eşyalarımızı hazırladık, eksikleri tamamladık.
Yol alışverişi bile yaptım Cuma akşamı.
O akşam ve yola çıkacağımız ertesi sabah, yola çıkamayacak kadar yorgun olduğumuzu itiraf ettik.
Zaten 4 gün, 2 günü yolda geçecek. E bir de bayram trafiği, herkes aynı anda aynı yöne hücum edecek.
Stres, sıkıntı. Ne gerek var?
Bayram öncesindeki hafta öyle yoğundu ki işler, tek istediğim yatmak uyumaktı aslında.
Kojo da benden farklı olmayınca oğlanın denize girmemesi pahasına iptal ettik yolculuğu.
Ve dünyanın en rahat yerinde tatil yaptık: EVDE :))

Cumartesi günü kojola Bambino havuza gittiler, ben de kendim takıldım.
Pazar ve Pazartesi bayram ziyaretleri yaptık.
Salı günü İKEA'ya gittik.

İstediğimiz saate kadar evde olmak iyi geldi.
Hele Bambino uyuyunca yanına kıvrılıp uyumamız. Paha biçilmez. Bir seferinde tüm gece uyuduk da sabah olmuş gibi hissettim. Oysaki sadece 2 saat uyumuştum. O kadar yorgunmuşum demek ki.
Bambinonun her şeyi elimizin altında, oyun alanı hazır, k.aka yapınca temizleme stresi olmadan rahatça hareket etmece, yemekler el altında.
Var mı daha rahat bir yer şu dünyada? :))

Biz Bambinoyla seyahatlere çıkarken "Ay nasıl olacak küçücük çocukla?" diyenleri anlıyorum şimdi. Seyahat etmek anne-babaya yorgunlukmuş aslında. Oysa ev ne rahat! Çocuk büyüyene kadar evden çıkmasak mı ne? :P

Bu arada 21 Ağustos 2012 Salı sabahı Bambinonun yazılımının güncellendiğini fark ettim. Buna şahit olduğum için çok mutluyum, şükürler olsun. Bambinonun yeni sürümünde daha çok "ben" söylemi, daha çabuk mızmızlanıp ağlamaca, "büyüdüm ben", "ben yapmak istiyorum" tavırları ve bol bol yeni cümleler kurmaca ile daha çabuk ve daha çok duyduğunu-gördüğünü kaydetmece var :) Öyle cümleler kuruyor ki bakıp kalıyoruz kojoyla :)

- Önce eppek almaya dittik. Sonra caminin içine giydik babayla. (Bayram sabahı bayram namazından gelen babasını kahvaltı etmeden evden çıkarıp camiye götüren Bambino)

- Çaaptıım. (Ayağını çarpar bi yere). Acıdı. Acıyo.
Aradan 2 dakika geçer.
- Hala acıyo!
2 saat sonra, biz olayı çoktan unutmuşken, bir anda:
-Hala acıyo..

- Çöp aabası geçiyo. Innnnn...

- Otobüs kapısı pısssst açılıyo. Yolculaa iniyo. Pssst kapı kapanıyo.

- Oğlum çorba içer misin?
-Yok.
- Köfte yer misin?
-Yok.
-Ne yemek istersin?
-Kii-i (kivi) :-)

-Hangi şarkıyı söyliyim sana? (Uyuturken)
-Babanın aaabalı şaykısı. (Onun arabası var, güzel, çok güzel / Otobüsü var, güzel, çok güzel/ Bisikleti var, güzel, çok güzel.....)

Büyüdükçe tadından yenmiyor Bambino. Hiç bırakmak istemiyorum onu...
DEVAMINI OKU

10 Ağustos 2012

Unutmayacağım Anılardan Biri

Pazartesi akşamı kojo Bambinoyu parka götürmek istedi. Bambino ise anne ve babasıyla evde vakit geçirmek. Kucağıma çıkıp giriş kapısının yanındaki görüntülü telefon ve alarmla oynamaya başladı. Telefonla oynamasına izin var ama alarmla oynamasına yok. Genelde alarmın kapağını açıp şöyle bir bakar, basar gibi yapar ama basmaz, kapağı kapatır, o kadar. 

Bu defa bir adım daha ileri gitmek istedi ve tuşlardan birine bastı. Tabi anne ve baba olarak anında "hede hödö" demeye başladık. Baktım ki babası yeterince sert çıkışıyor, ben geriye çektim kendimi. "Oğlum onlarla oynamayalım, gel bununla oynayalım, o alarmla sadece baba oynuyor, o babanın" diyerek yumuşakça yaklaştım. Babası ise daha otoriter bir tavırla "Onunla oynarsan polisler bize kızar, o alarm polisin, sadece baba oynayabilir, senin onunla oynamanı istemiyorum" gibi şeyler söyledi. Bambino biraz ikna olur gibi oldu ama sonra tekrar bir hamle daha yapıp kapağı açtı. Tam tuşlara basmaya yelteniyordu ki babası kapağı pat diye kapatıverdi. Bir yandan da otoriter sesi ile söyleniyor tabi. Bambino çizgiyi aşmasının bedelini babadan hem fiziksel hem de sözlü olarak aldı ve başladı ağlamaya. Ama nasıl ağlıyor, avaz avaz! 

Oradan ayrılmak ve başka bir yerde onu sakinleştirmek istiyorum, ona da izin vermiyor. Kapının dibinde dikiliyoruz üçümüz; Bambino ağlıyor, anne Bambinoyu sakinleştirmeye çalışıyor, baba otoriter bir figür olarak hiçbir şey demeden duruyor. Ben "Üzüldüğünü görüyorum. Baba alarmla oynamanı istemiyor, senin için tehlikeli olabilir" diyorum, fazla da birşey diyemiyorum çünkü gerçekten tehlikeli yaptığı iş. Babayı da ezip geçmek olmaz. Ancak bu kadar söyleyebildiklerim. Baba da zaten sinirli gelmiş o gün eve, bu olaydan sonra iyice sinirlenmiş bir şekilde, hala oğlanı parka götürmeye uğraşıyor "hadi gidiyoruz giyin bakalım" diyerek. Bambino gitmek istemiyor tabi.

Neyse, o akşamı öylece geçirdik. 

Ertesi akşam ilk defa Bambinosuz şehir dışına çıktım, günü birlik olarak Eskişehir'e gittim geldim. Haliyle yorgunluk diz boyu. Bambino halimi gördü ve benden hayır gelmeyeceğini anlayınca babasıyla parka gitmeye razı oldu. Ben de duş alıp yattım onlar gelene kadar.

Çarşamba akşamı kojo yine tam bir motivasyonla eve geldi. "Hadi oğlum dışarı çıkıyoruz, parka götüreceğim seni" diyerek. Ama Bambino "ı-ıh" dedi, parka gitmeyecekmiş. Onun yerine tüm akşamı banyo lavabosundan tasla su doldurup kova ve küveti doldurmaca oynadı kendi kendine. Orası bitti, bu sefer mutfak lavabosunda bulaşık yıkamaca, yiyecek temizlemece, çay kavanozunu boşaltmaca gibi oyunlara daldı. Babası bütün akşam taciz etti oğlanı, parka götürmek için ne diller döktü ama Bambino hiç oralı olmadı.

Ben "E her gün parka gitmek isteyecek değil ya, bir akşam da evde oturmak istedi, annesinin yanında olmak istedi belki" diyerek durumu kendimce açıklığa kavuşturdum :)

Bu arada Bambino ara ara "İay üsüldü (üzüldü)" demeye başladı Pazartesi günkü olaydan sonra. Ben buna da bir açıklama buldum hemen: Ben ona "Üzüldün" dedim ya, o da bunu öğrendiğini belli etmek için sık sık kullanıyor bu kelimeyi. Durup durup "üsüldüm" diyor ama :) Sabah kalkıp babasını soruyor yanımızda görmezse, sonra da üzüldüğünü söylüyor. Şimdi fark ediyorum ki benimle tek kaldığı zaman bunu ifade ediyor. Ben de yeri geliyor ona aynı duyguyu yansıtmak için dudaklarımı büzüp "Anne de üzüldü" diyorum, bazen de "Başka duyguları da öğrensin" diyerek "anne çok mutlu" diyerek sırıtıyorum. Sanıyorum ki bu bir oyun ve Bambino duyguları söylemeyi öğreniyor. Ben mutlu olunca gülüyor hareketlerime, ama hemen sonra "İay üsüldü" diyerek geri dönüyor melankolik haline. Sesi cılızlaşıyor, omuzları düşüyor, öyle güzel yapıyor ki üzgün rolünü. Ah bu saftirik ben!

Perşembe akşamı baba yine hevesle oğlanı parka götürmek için söylenmeye başlıyor gelir gelmez: "Hadi oğlum, dışarı çıkalım, şu oyuncaklarını da alalım, değişik bir parka gidelim bugün istersen". Bambino yine net bir şekilde "Hayır" diyor ve başka işlere dalmaya başlıyor. En sonunda banyonun yolunu tutup kova, leğen ve küveti yerine koyup sandalyenin üzerine çıkıp başlıyor tasla onlara su doldurmaya. 

Ben ise kojonun bu tavırlarından oldukça rahatsızım. Gidip çıkışıyorum kendisine: 
"Bak, bu oğlan her gün seninle dışarı çıkmak zorunda değil, canı istemezse çıkmayabilir, bu kadar ısrarcı olman hoş değil". 
Kojonun cevabı şöyle: 
"Ama ben onunla dışarı çıkmak istiyorum, bütün gün bunun hayalini yaşıyorum, çok seviyorum onunla parka gitmeyi".
Ben:"İyi de böyle bir beklentiye kendi kendini sokuyorsun, o sonuçta farklı bir birey ve senden farklı istekleri olmasını normal karşılaman gerekir. Yeterince teklif ettin ve sordun, yeter artık. Eğer vakit geçirmek istiyorsan banyoda da birlikte vakit geçirebilirsin onunla. Kağıttan gemi yapıp yüzdürün mesela. Maksat birlikte olmaksa orada birlikte olun."
Kojo: "Ben evde durmak istemiyorum ki ama. Dışarı çıkmak istiyorum, evde daralıyorum. Hem banyoda çok güvensiz duruyor öyle sandalyede. Her an düşebilir. Tehlikeli bir ortam."
Ben:"Güvensiz ve tehlikeli buluyorsan gerekli önlemleri al ama onun seçimine karışmaya hakkın yok. Bence tehlikeli bir durum da yok ayrıca. Hava almak istiyorsan sen çık, hatta çıksan gerçekten çok iyi olur, sana da iyi gelir, madem öyle bir beklentiye de girdin, sen çık dolaş biraz. Biz evde takılmaya devam ederiz."
Kojo:"Ama ben oğlumla çıkmak istiyorum. Hem kaç gündür hevesliydi parka gitmeye. Neden gitmek istemiyor iki gündür acaba?"
Ben:"Evet, öyleydi, bilmiyorum ki neden. Vardır mutlaka bir nedeni. Belki bakıcı teyzesiyle parkta birşey yaşadı, ondan gitmiyor. Ya da belki başka bir şey."

Kojo "İyi o zaman, ben çıkıyorum" diyerek çıkmaya hazırlandı. Ben de banyoya Bambinonun yanına geldim.

Ben: "Oğlum baba dışarı çıktı, sen de çıkmak ister misin?"
Bambino: "I-ıh." (Su oyununa devam ediyor)
Ben: "Baba parka gidecekmiş, hem de değişik bir parka."
Bambino: "I-ıh."
Ben: "Tamam, çıkmak istemiyorsun."
Bambino: Biraz durur ve "paaaak (park)" der.
Ben: "Parka gitmek istiyorsun. Tamam o zaman gel babaya götüreyim seni."
Bambino: "I-ıh".
Ben: "Benimle gitmek ister misin, birlikte parka gidelim mi?"
Bambino: "Hıııı (Kafayı sallar tamam anlamında). PAAAAK. Hadi paaak!"
Ben: Babayla parka gitmek istemiyorsun. Benimle gitmek istiyorsun. Tamam oğlum.
Bambino: İ-AY ÜSÜLDÜ.. İ-AY ÜSÜLDÜ... (Ses cılızlaşır, omuzlar düşer, gözlerde hüzün)

O an şimşekler çaktı bende!!! Bambino babasının Pazartesi günkü tavırlarına ve ona bağırmasına ÜZÜLMÜŞTÜ! Hem de ÇOK!! Ve unutmamıştı

Nasıl etkilendim anlatamam... "Küçücük çocuk" diyip asla geçmemek lazım, ASLA!
Hemen kapıya koştum.

Kojo da kapıdan çıkar gibi yapmış ama çıkmamış aslında, tüm konuşmayı duymuş.
Öyle üzüldü ki. "Bana küsmüş, o yüzden parka gitmek istememiş benimle... Çok üzgünüm" diyerek sarıldı bana :((
Bu da benim ikinci çocuğum işte..
"Bak" dedim, "Bu çocuğun gönlünü almak istiyorsan o ne isterse yapacaksın, sorgulamadan, otoriter davranmadan".
"Tamam" dedi kojo, "Gidip bir hediye alayım ona".
Ben "Dur gitme, dolapta hiç çıkarmadığım oyuncaklar var, birini ver istersen".

Dolaptaki mavi motorsikleti acele paket yapıp Bambinonun yanına geldi kojo. "Oğlum, bak sana ne aldım" diyerek Bambinonun ilgisini çekti. Birlikte içeri gidip paketi açtılar, ben onları yalnız bıraktım bilerek. Kojo oğlanı öpüp bağrına basıyor devamlı, seslerini duyuyorum içeriden :)

Az sonra Bambinoyu kapıya koşarken gördüm:
"Bab-ba, paaaaak, hadi paaaak" :))

Baba oğul sevinçle parka gidiyorlar. Hatta yemeği dışarıda yiyorlar. Eğlence parkına gidip eğleniyorlar. Gece geldiklerinde Bambino direkt m.eme istiyor ve 10 dk içinde sızıyor. Gece boyu iki kere kahkahalar atıyor uykusunda, öyle mutlu ki :))

Bu olayı unutabileceğimi sanmıyorum. Bambinonun bize kaç gündür üzüldüğünü anlatması ama benim bunu anlamamam beni çok üzüyor. Babasına bu kadar kırılmış olması ama kendini ancak bu kadar ifade edebilmesi, bizim ise bunu anlamadan kaldığımız yerden devam etmemiz beni üzüyor. Yine de buna da çok şükür, ya hiç söylemeseydi, ya hep içine atsaydı? Umarım edilgen hale getirmeyiz çocuğumuzu. Bu en büyük korkum...
DEVAMINI OKU

9 Ağustos 2012

Nazım Hikmet Ran


Rusya gezimizle ilgili son yazım bu. Son gün sabah Nazım Hikmet'in mezarını ziyaret ettik. Mezarlıkta Rus siyaset, bilim ve sanat alanında hizmetler veren birçok kişinin mezarı bulunuyor. Alttaki ilk resimdeki mezar Gorbaç.ov'un mesela. Mezarların muntazamlığı, temizliği, bakımı mükmmel. En çok da her mezarın başında o kişiyi anlatan bir heykel, bir sembol ya da bir yazı bulunması hoşuma gitti. Bizim gibi yabancılar bile mezar başlarındaki heykellerden orada kim yatıyor az çok anlayabiliyor. Bir balerin, bir yönetmen ya da bir devlet adamının mezarını tanımak mümkün. 

Mezarlıkta foto çekmek garip geldi bana, o nedenle fazla foto yok buraya ait. Hele Nazım'ın mezarının başında foto çektirmek hiç bana göre bir iş değilmiş, onu anladım orada. Gruptakiler gayet rahat mezar taşının başına gidip objektife poz verirlerken bile kendimi nedense rahatsız hissettim. Bilmiyorum neden.. O nedenle yakılan küllerin konulduğu renk renk, çeşit çeşit vazoların fotolarını bile çekemedim sonra. Kısa bir tur atıp çıktım. Yağmur da dolu dolu yağmaya başlamıştı o sırada. İyi geldi...




İyimser Adam

Çocukken sineklerin kanadını koparmadı 
teneke bağlamadı kedilerin kuyruğuna 
kibrit kutularına hapsetmedi hamamböceklerini 
karınca yuvalarını bozmadı 
büyüdü 
bütün bu işleri ona ettiler 
ölürken başucundaydım 
bir şiir oku dedi 
güneş üstüne deniz üstüne 
atom kazanlarıyla yapma aylar üstüne 
yüceliği üstüne insanlığın

Bakü - 06.12.1958
DEVAMINI OKU

8 Ağustos 2012

Kuyaaabiye

Mutfak tezgahındaki tatlıyı gören Bambino, doğal olarak alıp yemek istedi. İçinde ceviz olduğu için vermemem gerekiyordu.

- Kuyaaa-bi-ye (melodili bir şekilde söyleniyor)... Aldın (Elini açar, almak istediğini gösterir)
- O bizim değil oğlum.
- Babanın kuyaaaa-bi-ye-si?
- Babanın da değil.
- Annenin kuyaaa-bi-ye-si?
-Annenin de değil.
- Abinin?
- Evet, abinin onlar.

Aradan bir dakika geçmeden Bambino kendi kendine söylenmeye başlar:

- Annenin değil, Babanın değil, İayın değil, Abinin.

Kafa sallar kendi kendine, ikna olmuş, konu kapanmıştır :)))
DEVAMINI OKU

Ütü

Bambino dün bana evde neler yaptığını anlatıyor:

- Fat Teyze ütü yaptı, İay seyretti.
:)

DEVAMINI OKU

6 Ağustos 2012

Bıyık

Bambino yatakta anne ve babasıyla vakit geçirmektedir. Yorganı açınca babasının bacaklarını görür. Bacaktaki kıllara dikkatle bakan Bambino ne dese beğenirsiniz:

   - Bıyık!

:))
Koptuk tabi :))
DEVAMINI OKU

Uzun Cümleler Geliyor :)


Bambinonun kurduğu en uzun cümlelerden biri:
   - Ege büyük bir taş attı.
(Göle gerçekten büyük bir taş atan ve çıkan sesle hepimizi ürküten Ege'nin ardından)

DEVAMINI OKU

4 Ağustos 2012

Bambino 22 Aylık


Bambinonun son ayına damgasını vuran gelişmeler yine 21,5 aylıkken ortaya çıktı, her zamanki gibi.

En önemli gelişme dermografik olduğunu öğrenmemiz ve süt alerjisinin geçme ihtimalinin ortaya çıkması. Umarım tamamen geçer..

Diğer önemli gelişme ise Bambinonun 3-4 kelimelik cümleler kurmaya başlaması ve papağan gibi her dediğimizi tekrarlama tutkusu.

   * Anne baba işe ditti
   * Fat teyze dit, uykun geldi (Bakıcı teyzesine demiş bunu :) )
   * Annanne dede uyudu
   * Baba uyudu iay (kendi adını söylüyor) galkdı.
   * Baba parka didelim
   * Anne mama koy
   * Anne şaaaa-kı yeni (Anne yeni bir şarkı söyle)

İlk aklıma gelen cümleleri bunlar. Kelimeleri ise epeyce çoğaldı. 4 hecelileri söylemeye başladı.

En sevdiği renk mavi.

En sevdiği oyun parka gitmek. Sabah bakıcı teyzesiyle, akşamları babasıyla uyuyana kadar parka gidiyor.

En sevdiği oyuncağı - pek seçmiyor bu ara.

En sevdiği yemek - makarna, ekmek, pilav

En sevdiği meyve vişne, ekşi erik.

Uyku: Hala parçalı ama parça sayısı 4'e kadar düştü. Sıcak gecelerde çok sık uyandı, bir de burnu tıkalı olduğunda. Geçen gece ise aç olduğu için uyandı. Beni kaldırıp "Anne mama su" dedi. Bir parça kurabiye ve bir bardak suyunu salona kadar taşıdı ve afiyetle yedi :)

Boy-kilo durumlarını bilmiyorum ama biraz ağırlaştı, eskisi gibi taşıyamıyorum :)

M.eme düşkünlüğü had safhada. Sabahları ben gidene kadar 10 kere istiyor abartısız. Haftasonları gece gündüz açık büfe. Bu aylarda zirveye çıkarmış m.eme düşkünlüğü, durum normal yani.

Algıları inanılmaz açık. Kendince çıkarımlarda bulunuyor, ağzımız açık bakakalıyoruz. Maşallah kuzuya..
DEVAMINI OKU

1 Ağustos 2012

Alerjik Durumlar - Dermografizm / Dermatografizm

 
Geçen hafta Çarşamba akşamı kojo Bambinoyu parktan getirince sağ diz kapağında sivrisinek ısırığına benzer şekilde onlarca minik kabartı fark ettik. Üzerinde durmadık, "Sinek ısırığıdır, geçer" dedik.

Perşembe günü bakıcı teyzesi Bambinoyu her zamanki gibi yemeğini yedirip parka götürmüş. Balık yemiş bizimki, hava da sıcakmış dışarıda. Bambinonun vücudunun çeşitli yerlerinde kabartılar oluşmuş, bir süre sonra geçmiş ama sonra başka yerlerinde tekrar çıkmış. "Ya balıktan ya da sıcaktan" demiş teyzesi. Anneannesi bakmış ki Bambinodaki kızarıklıklar giderek artıyor, aldığı gibi soğuğa yakın ılık suya sokmuş bizimkini. Rahatlamış minnoş :) Ben eve gittiğimde kızarıklıklar devam ediyordu. "Balık olabilir ya da sıcaktandır belki, gece çok terliyor" dedim, geçtim. Biraz rahat mıyım neyim?

Cuma sabahı bakıcı teyzesine "Bugün Bambinoya değişik, alerji yapabilecek şeyler vermeyelim bakalım; domates gibi, balık gibi. Az çeşit yesin, parka da ya çıkmayın ya da çok kalmadan eve dönün, bakalım devam edecek mi kızarıklıklar" dedim, işe geldim. Geldim ama bir yandan da "Ne olur ne olmaz ben bir sevk alayım şu alerji doktoruna" dedim ve sevk aldım. Öğlene doğru teyzemiz alerji yapabilecek hiç bir şey yedirmediğ ive sıcağa çıkarmadığı halde Bambinonun kızarıklıklarının geçmediğini, bir yerde geçince başka bir yerde tekrarladığını anlatınca doktoru aramaya karar verdim. Doktor Ömer Bey, Bambinonu hemen görmek istedi. Sevk kağıdımı aldım ve eve gittim hemen.

Ömer Bey Bambinoyu inceledi, bizi dinledi ve teşhisi koymadan önce şunları söyledi:
    - İyi ki bana getirmişsiniz. Başka bir yere götürseniz nedeni bulmak için gereksiz bir sürü test isterlerdi emin olun. Yediği bir şey ya da sıcaktan olmadığı kesin. O nedenle bilmeyen biri için nedeni bulmak için birçok test istenebilecek bir durum.

Aynı şeyi ben de düşünüyordum. "Bakalım Ömer Bey ne yapacak, neler isteyecek" diye düşünmüştüm çokça. Ben de gıdadan ya da sıcaktan olmadığına inanıyordum zira.

Bunu dedikten sonra teşhisi koydu Ömer Bey: Dermatografizm. Diğer bir deyişle "Deriye Yazı Yazma"

"Deriye herhangi bir cisim baskı yaptığında, baskı yapılan yer anında kabarır, tepki verir. Bir süre sonra bu kabartı kendiliğinden geçer. Bu bir deri özelliğidir, hastalık değildir. Benim kızımda da var ve 16 yıldır geçmedi. Endişelenecek bir durum yok. Zaten kaşıntı da olmadığı için ilaç kullanmaya gerek yok. Rahatsızlık hissettiğinde banyo yaptırın, bu Bambinoyu rahatlatır. Bu deri özelliği ileri de geçebilir de, geçmeyebilir de."

Bana bilgisayarından bununla ilgili resimler gösterdi Ömer Bey. Bunun gibi:
              
             

"Vay be" dedim. Yıllardır yaşadığım şuna benzer sahneler gözümün önüne geldi:

* Okul yıllarında sıranın üzerine 3-5 dakika bile yatınca gömlek düğmelerimin ve kolumun izinin yüzümde aynen çıkması.
* Ne kadar hafif gözlük takarsam takayım gözlüğü çıkardığımda burnmun üzerinde oluşan izler.
* Biraz sıkan bir çamaşır giydiğimde çamaşır izlerinin olduğu yerlerin kabarması ve deli gibi kaşınması.
* Bacak bacak üstüne attıktan bir süre sonra iki bacağın değdiği yerlerin kıpkırmızı olması.
* Sabah kalktığımda kayışlı saatimin kolumda iz yapması ve kaşınması (Çareyi şu saatlerden almakta buldum!)
YOK BÖYLE BİR SAAT! Rengarenk T-Box Slap-On- Watch'lar 34,99 TL yerine % 57 indirimler SADECE 14,99 TL ( 1 ay geçerlidir )
Demek ki bende de vardı bu özellik ve Bambinoya da geçmişti. Neyseki onunki henüz kaşınmıyordu.

Derin bir "Oh, çok şükür, bu kadar olsun" dedikten sonra Ömer Bey "Gelmişken kan tahlili isteyeyim ve alerji durumlarına bir bakalım" dedi. 

Cumartesi günü sabah erkenden kan vermeye gittik. Her zamanki gibi damarını bulamadılar kuzunun :( Buldular, bu sefer kan çekemediler içinden. Diğer koluna geçtiler. Kuzunun sağ kolunu mosmor hale getirip sonra da buzlu eldiven sardılar daha fazla morarmasın diye. O esnada Bambinoyu hem sıkıca tutup hem de telkin etmeye çabalayan bendenizin ömründen ömür gitti, terler boşandı sırtımdan. Neyseki bitti ama Bambino bütün sabahı "Biras.. Acıdı" diyerek geçirdi :(( Parkta acımasız hayat yüzünün gösterdi sonra ve tüm çocuklar "Ne oldu sana?" diye sordular bizimkine. Yorum yapmadan da geçmediler tüm hayalgüçlerini kullanıp..

Daha önce yumurtaya duyarlılığı negatife indiği için yumurta yemeye başlayabilir demişti doktorumuz. Ara sıra ucundan kıyısından yumurta vermeye başlamıştık ama bir süre sonra vücudunda tekrar döküntüler başlayınca yumurtayı yeniden tamamen kesmiştik. Buradan ve buradan ilgili yazılara bakabilirsiniz. O nedenle alerji durumunda hiçbir değişiklik beklemiyordum. Beklentim yoktu yani. Pazartesi günü akşama kadar açıklanmadı test sonuçları. Açıklandığında Ömer Bey'e mail gitmiş ve akşam beni aramış kendisi ama ben görmemişim telefonu. Ertesi sabah merakla telefon ettim. "Bambinonun süte alerjisi negatife düşmüş, hemen getirin tolerans testi yapalım" dedi. "Haftasonu getirsek" dediysem de aynı gün görmesinin daha iyi olacağını söyledi. Ben de apar topar Bambinoyu alıp Ömer Bey'e gittim dün.

Yaklaşık 4 saatimiz orada geçti. Bambino aç gitti. Üstelik öğle uykusunu da uyumamıştı. Marketten günlük süt aldım, götürdüm. Ömer Bey önce Bambinonun cildini inceledi. "Çok şanslısınız, dersinideki kabartılar neredeyse geçmiş, hiç beklemiyordum" dedi. Bu oğlan devamlı şaşırtıyor bizi :))

Bambinoyu çıplak olarak 4 saat gözlemledik hep birlikte. Önce bir damla süt verdik. 15 dk sonra baktık ki bi r sorun yok, 2 damla verdik. 15 dk sonra 1 çay kaşığı, 15 dk sonra 2 çay kaşığı... Böyle böyle 3 saat boyunca Bambinoya süt verip vücudun tepkisini gözlemledik. İlk başlarda metal kaşığa tepki verdiğini fark ettik ve bizdeki plastik mama kaşığı ile devam ettik. İlk saat iyi geçti ama sonra Bambino acıkmaya ve uykusuzluk nedeniyle beni gördüğü yerde m.eme istemeye başladı. 3. saat artık verdiğimiz sütü reddetmeye ve eve gitmek istemeye başladı. Süt içer içmez oyun alanında oynamaya devam ettiği için yine de iyi dayandı diye düşünüyorum. Sonlara doğru 40 takla atsak da süt içmediğini fark eden Ömer Bey "Tamam, istemiyorsa zorlamayalım artık" diyerek hepimizi kurtardı. Bambino süte hiç tepki vermedi ummadığımız bir şekilde. Ömer Bey evde de peynir değil ama süt ve yoğurdu Bambino istediği zaman istediği kadar vermemizi istedi ve akşam ve ertesi gün kendisini aramamızı istedi. "Merak etmeyin evde vereceği tepki buradakinden daha fazla olmaz, rahatça verin ama abartmayın da. Çocuk istediği zaman, istediği kadar yemeli" diyerek sınırları koydu.

Eve bir yorgunlukla attık kendimizi. Anneannenin evde olmasını fırsat bilip biraz ev temizliği yaptım o yorgunluğun üstüne. Bir de Bambinonun 5 dk da bir m.eme istemesi ile sakin kalmaya çalıştım. Kojo gelir gelmez güzel haberi paylaştım, çooook sevindi. Ancak benim halimi görünce Bambinoyu alıp parka götürdü sağolsun :)) Yanlarına bir küçük kase yoğurt verdim. Kojo tedirgin oldu, "Yapamam ben, ya birşey olursa?" dedi ama yine de aldı yoğurdu. Onlar gidince ben de ayaklarımı uzatıp dinlendim, biraz müzik dinleyip günlerdir elime alamadığım kitabımı sevinçle okudum demeyi çok isterdim :P Ama hemen mutfağa girdim, yemek yaptım, ortalığı toparladım, çamaşır astım ve arada bir sürü ıvır zıvır iş yaptım...

Akşam eve geldiklerinde Bambino ve babası gayet mutlu ve keyifliydiler. Bambino yoğurdun tamamını yemişti ve herhangi bir kızarıklık yoktu, çok şükür! Allahım bugünleri de gördük ya, çok şükür!

Ben hala temkinliyim, yumurtada bir süre yedikten sonra tepki vermeye başlamıştı vücudu; bunda da öyle olabilir. Ama yine de iyiye gidiyor olması çok ama çok sevindirici :)

Ömer Bey'le bugün tekrar konuşacağız, takip etmeye devam edeceğiz. 

İşte alerjide geldiğimiz nokta budur dostlar.. Her iste bir hayır varmış, dermografizm ile başlayan macera süt alerjisinin bitmesine doğru götürdü bizi :) Buraya da ayrıntılı yazıyorum ki hem unutmayayım hem de alerjili bebeklere bir nebze umut olalım...

Resimler buradan ve buradan ve buradan ve buradan.
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com